Zifiri karanlıkta güç bela gördüğüm kadarıyla bir adam vardı. Bu saatte mezarlıkta ne işi olabilirdi? Biraz dikkatlice bakınca eliyle beni yanına çağırır gibi bir işaret çaktı.
Gözlerime inanamıyordum. Beyazlar içinde kolları yanlara açık bir adam duruyordu. Enseme doğru vuran bir sıcaklık hissettim. Soğuk soğuk terliyordum. Önce
bağırmak sesimi birilerine duyurmak istedim ancak bağıramadım. Kendimi zorlayıp mümkün olduğu kadar hızlı yürümeye çalışırken bir taraftan da bildiğim bütün
duaları okuyordum. Mezarlık duvarının ortalarına aklaştığım zaman korkarak bir daha baktım ısrarla beni çağırıyordu. Tekrar tekrar baktım. Hep aynı... Heyecan ve korkudan boğazım kurumuştu. Bu saatlerde sadece köpek seslerinin duyulabileceği bu yerde kulağımı tuhaf sesler tırmalıyordu. Yol kenarlarındaki gölgeler durmadan şekil değiştiriyor binaların toprak damlarında gölgeler oynaşıyordu. Mezarlığı bir an önce geçmek istedikçe ayaklarım birbirine dolaşıyor sanki karanlıkta bir duvara toslar gibi oluyordum. Belki çocukken dinlediğim hikâyeler bilinçaltından çıkıyor
ölümün soğuk ve ürpertici nefesini hissettiriyordu bana. Köpek sesi duyunca bu kadar sevindiğim olmamıştır. Köylük yerde geceleyin korkudan arkalarına teneke
bağlayıp gezenleri hatırladım böylece. Bu eylem korkuyu bastırıyordu. Ses sessizliği örterken korkudan ikiye yarılmak üzere olan kişiye de kol kanat geriyordu.