Herkes en az bir kişiyi her koşulda işitir... Beni işit istiyorum.
Sizi anlıyorum. Önce tutumunuzu sert biçimde karşıladım. Ama sonra fark ettim ki siz hekimsiniz büyücü ya da falcı değilsiniz. Önünüzde sınırlı bilgi var o halde benim konuşmayı unutmama hazırlıklısınız oysa birdenbire işitmeyi unutmuş olmamı hesaba katamazdınız. Size kırgın değilim. Rahat edin isterim. Size kırılmadım alınmadım yargılamadım. Sözcükleri unutmuş biri olarak bu yeni durum karşısında ben de hayret ediyorum. Yazarken nasıl oluyor bilmiyorum hiçbir sıkıntı duymadan su gibi akıyor sözcükler. Nasıl oluyor bilmiyorum bir plakçının önünden geçerken şarkıları işitiyorum. Hatta söylüyorum. Bu hastalığım nedir bilmiyorum. Sizden sakladığım yeni bir bilgi var. Buna asla inanmayacağınızı bildiğim için yazmayacağım. Ama bir şeyi kendime itiraf ettim; tedavi olmak istemiyorum. Sözcükleri unuttuğum için konuşamamaktan ve işitememekten memnunum. İçimdeki gürültü zaten yeterince baş ağrıtıyor.
Sesini yitiren bir kadın...
Kadının zihninde kaybolan bir ruh hekimi...
İstanbul'a seslenen bir aktör...
Valizi elinde yaşlı bir komşu
Veonlara "Size güzel şarkılar çalmak isterdim" diyen bir radyo...