Bu çalışma bir başka boyutuyla belirli bir zaman diliminde yine belirli meclisler ya da topluluklar arasında okunan paylaşılan ve anlam alanı genişletilen metinlere yönelmektedir. Acaba bu metinler yine kendi mekân ve zaman diliminden başka bir âleme taşınabilir mi? Eğer taşınacak olursa yeni âleminde hangi anlamları kazanmakta ya da kaybetmektedir? Genel bir ifadeyle belirli bir topluluk içerisinde okunan metinlerin başka bir alana taşınması mümkün mü mümkün olursa hangi şartlar gerekli olur ve taşınma koşulları oluşturulduğunda da bu nakliye nelere yol açar? Çalışmanın malzemesi olarak istifade ettiği ve araştırmaya konu olan metinlerin değerlendirilmesinde sözlü metin olduğundan yola çıkılmakta ve yazıdan istifade edilerek bir bakıma resmedilmiş veya rakamlandırılmış olduğuna yaslanmaktadır. Bu durum sözlü metin ve sözlü karakteri etrafında bir yanılgı oluşturduğunda yazılı bir metin olarak sadece akla veya bilgiye hitap eder hale gelip varlık alanını bilgiye indirmiş olmaktadır. Bu durum beş duyu ile elde edilenin insan aklına yönelmesi üzerinden kurgulanmaktadır.
Oysa söz konusu edilen metinlerin söz (kelam) olduğu ve yazının kendilerine giydirilmiş bir elbise olduğu hususuyla ilişkilendirilmektedir. Sözün anlam olarak korunması veya göz ile kulağın dünyasına nakledildiği anlamı taşımakta veya çağrıştırmaktadır. Bir şekilde kelam yazıya dönüştüğünde bu niteliğini kaybettiği ya da hiçbir zaman söz olmadığı vehmi oluşturduğu kanıksanmamaktadır. Kaldı ki söz doğrudan kulak ve göz ile kalbe yönelmektedir. Bu cümleden olmak üzere kulak bir anlamıyla kalbin kulpudur ve bu kulp kelamın kalbe ulaşmasında aracı işlevini görmektedir. İşte ilgili metinler birkaç parça etrafında bütünlük arz etmekte ve burada bunun ilk adımı ortam ve anlam olarak hülasa edilmektedir; bu nedenle mekân ve zaman ilişkisi bir mürşit etrafında ikrar ile yol oğlu olup seferin başlatıldığı bir yolculuk musahip olan kişilerin bulunduğu zikir meclisinde var olmakta ve sürekliliğini korumaktadır.