Kentler birlikte yaşadığımız geleceğimizi bina ettiğimiz hatıralarımız ve hayallerimizle dolu mekânlardır. Bu mekânların yaşanılabilir kılınması bizim kendimize evlatlarımıza ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur.
Kentler sadece bugün üzerinde yaşadığımız toprak parçası ile onun üzerinde bulunan evlerimizden iş yerlerimizden ve diğer yapı ve tesislerden oluşan fiziki yapı değildir.
Kentler insanlık tarihinin uzun yıllar süren tecrübesi sonucu şekillenen onların gelişimine tanıklık eden canlı şahitlerdir.
Kentler içinde olan herkesin ondan bir şeyler beklediği ümit kapısıdır.
Kentler özgürlüktür demokrasidir.
Ama aynı kentler:
-Gelecek nesillerin bizlere emaneti olan doğaya karşı işlediğimiz suçların delilidir.
-Çarpık kentleşmenin sonucu öfkemizin yöneldiği karabasanlarımızdır.
Öyle veya böyle kentler bizim eserimizdir. Yanlışıyla doğrusuyla onları biz inşa ettik ve dolayısıyla sonucundan da bizler mesulüz.