İstanbul'a bakış açımızı değiştirmek mecburiyetindeyiz. İstanbul'a şehirciliğin dar çerçevesinden idare biliminin kısır penceresinden kamu yönetiminin resmi ve soğuk çerçevesinden mimarlık biliminin kısıtlı perspektifinden kurtularak İstanbul'a bir yerel mahalli mesele olarak değil de daha geniş bir perspektiften bir medeniyet meselesi ve daha yüksek bir gündemin konusu nazarıyla bakmak zorundayız. Zira bugün İstanbul'u elimizden almak bizden koparmak isteyenler İstanbul'la ilgili bakış açımızı kısıtlamak İstanbul üzerindeki iddialarımızı geri çekmemizi sağlamak istiyorlar. Buna fırsat vermemeliyiz.
İstanbul büyük İslam ailesinin son güvenli evidir. İstanbul büyük İslam medeniyetinin son başkentidir. İstanbul düşerse insanlık ve İslam ailesi bundan büyük zarar görür.
İstanbul'un Türkiye'nin kalbi olduğundan fiili durumda kültürel ve ticari başkentimiz olduğundan bahsetmeye hiç gerek yok. Nihayetinde amacımız İstanbul'un İslam kimliğinin nasıl oluştuğuna bu kimliği oluşturan kurum kişi ve yaklaşımlara olaylara küçük de olsa birer pencere açabilmektir.
Bu mütevazı çalışmayı okuyan özellikle genç beyinlerin geçmişe dönük düşünce ve yaklaşımlarının bugünkü modern etkilerden uzak daha duru bir anlayışla örülmesini temenni ediyorum. Ecdadın hangi şartlarda bu şehri aldığının kurduğunun yaşattığının ve bizlere armağan ettiğinin kısa da olsa bir özetini bu çalışmada bulmuş olacaklar.