XX. yüzyılın en önemli sosyologlarından Pierre Bourdieu (1930-2002) geliştirdiği alan habitus illusio sembolik sermaye ve sembolik iktidar gibi kavramlar aracılığıyla toplumun hemen hemen her kurumunu eleştirel bir süzgeçten geçirmiş modern sosyal bilimler düşüncesinin bir türlü vazgeçemediği ikilikleri aşmayı amaçlayan kendine özgü bir yöntemle son derece incelmiş bir kültür kuramı ortaya koymuştur. "Düşünümsel antropoloji" ismini verdiği sosyoloji anlayışının yöneldiği alanlardan birisi de hukuktur. Özellikle "Hukukun Gücü: Hukuk Alanının Sosyolojisinin Unsurları" (1986) isimli makalesinde bir taraftan biçimci ve araçsalcı yaklaşımlara karşı hukuku özerk bir toplumsal alan olarak tanımlamış diğer taraftan bu özerk toplumsal alanın zamanla nasıl inşa edildiğini bu inşa sürecinin aslında hukukçuların habitusları ve sermayeleri eşliğinde gerçekleştirdikleri bir iktidar mücadelesinin ürünü olduğunu göstermiştir. Tipik bir sembolik iktidar türü olarak hukuk aynı zamanda modern devletin doğuşu ve gelişiminde de etkin bir rol oynamıştır. Hatta modern devletin adeta hukukçuların eseri olduğu dahi söylenebilir. Bu anlamda hukuk hem diğer toplumsal alanlardan bağımsızlaşmak hem de hukuki metinlerin yorumunda nihai sözü kimin söyleyeceğini belirlemek için sergilenen daimi bir iktidar mücadelesine sahne olur. Hukukun Gücü: Bourdieu Sosyolojisinde Hukukun Oluşumu ve İşleyişi isimli bu kitap hukuk alanının özerkleşmesini sağlayan işte bu ikili iktidar mücadelesinin niteliğini ve bu mücadelede başvurulan evrensellik biçimsellik nesnellik resmilik vb. özelliklerin nasıl işlediğini Bourdieu sosyolojisi bağlamında incelemeyi amaçlamaktadır.