Naciye Sultan kocası Enver'le vedalaşırken muhtemelen "gitme içimde bir korku var" diye yalvaracaktır ve bir daha görüşmeleri nasip olmayacaktır. Paşa'nın sonraki hayatı hep soğuk iklimlerde geçmiştir ve özellikle Türkistan dağlarında dizlerine kadar gelen karlar içinde yürürken çokça üşüyecektir. Eşine çocuklarına vatanına ve milletine kavuşamamanın derin hüznü ile yine çokça ağlayacaktır da. Binlerce kilometre uzaklarda dağ başlarında idealleri uğruna verdiği kavgadan sağ salim dönüp dönmeyeceği de belli değildir. Cebinde ümitlerinin yanı sıra taşıdığı bir vasiyetnamesi ve bir de Kur'anı Kerim vardır. Enver Paşa şehadetinden önceki en son iki mektubunda "karaağaçtan" bahsetmiştir. "...bu geceyi yıldızları sayarak oldukça büyük bir karaağacın altında geçiriyorum. Ah! Naciye bilsen şöylece seninle Kuruçeşme'deki sarayımızın köşkünün yukarısındaki karaağacın dibini hatırladım" derken şehadetinden hemen önce önceki mektubunun son satırlarını tarihe geçecek şekilde;
"..... Hüda'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim ruhum efendiciğim. Karaağaca çakımla ismini yazdım" diye bitirmiştir.