Murray Bookchin'in Modern Kriz kitabı çağımızın içinde bulunduğu büyük krize dikkat çekiyor. Ekolojik krizin toplumsal siyasal ve sistemsel krize nasıl yansıdığını "Tarihte birbirimizle ve doğal dünyayla ilişkilerimizde bu denli muazzam bir krizle karşı karşıya kalacak kadar yanlışı nerede yaptık?" sorusuyla başlayarak açıklamaya çalışıyor.
Eğer ideal olanı reel olanla birleştirecek ve "realizm" gibi sözcüklere olduklarından daha zengin daha rasyonel bir anlam kazandıracak bir etiğe umutsuzca ihtiyaç duyuyorsak o halde karşımızda geleneksel bir ikilem duruyor demektir: iyi ile kötü doğru ile yanlış...
Kapitalizm evrensel boyutta sınırsız bir satma ve alma aslında sınırsız büyüme ve yayılma hükmünün sürmesine hız veren (eğer öyle demek doğruysa) bir "sistem"dir. Yurttaşın yalnızca politik âlemin "seçmen"ine değil ekonomik âlemdeki alıcı ve satıcıya indirgenmesi piyasadaki rekabeti hayatın en mahrem gündelik veçhelerine taşır. Artık yalnızca "doğayla mücadele" içinde değiliz aynı zamanda birbirimizle de savaşmakla meşgulüz.
Bu acıtan modern kriz yerinden ettiği şeyleri yerine oturtmaya çalışan birçok ideolojik hareketin kendi içindeki ciddi bir krizini de beraberinde getirmiştir.
Ya bu değerlendirmeler ışığında radikal toplumsal teorinin ve analizin acımasız bir yeniden kuruluşu işini sırtlanacağız ya da çoktan geçip gitmiş ve şimdi toplumsal bilinçte tamamen yanıltıcı aslında gerici rol oynayan bir çağdan bize miras kalmış dogmaların akılsız kurbanları olarak kalacağız.
Modern Kriz çağımızın bir vebası olarak ortaya çıkan krizin nasıl aşılabileceğine dair ışık tutuyor.