Kur'an-ı Kerim insanlığa beşer dilinin imkânlarıyla hitap etmiş ilahi hitabın kendi özel bir dili olmamıştır. Ancak kullandığı dilin anlam dünyasını değiştirerek veya genişleterek insanlık ufkunda büyük bir dönüşüm gerçekleştirmiştir.
Bir hakikati bütün boyutları ile ifade etmekle yetinmeyip zıttı olan gerçekliği de ayrıntılı olarak ele almak Kur'an-ı Kerim'in anlatım üsluplarındandır. Bu bağlamda tebşīr ve inzār vaʿd ve vaʿīd ḫayr ve şer maʿrūf ve munker raḥmet ve ʿaz̠ab ḥasene ve seyyiʾe ṭayyib ve ḫabīs̠ ṣalāḥ ve fesād gibi ikili anlatım üslubunun vazgeçilmez birer parçası olan bu kavramlar terġīb ve terhīble de doğrudan ilişkilidir.
Kur'an'ın müjdeleyen ya da ikaz eden bu üslubu başta hadis alanı olmak üzere İslam kültürünün sanat ve edebiyatın irşad ve davetin en ince dokularına kadar işlemiştir.
Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'i sadece emir ceza ve mükâfatlar manzumesi olarak değil insanın aklını ve duygularını etkin bir biçimde kullanarak ilahi vahyi anlayıp hayatına katmasını sağlayan rehber bir kitap olarak göndermiş olduğu unutulmamalıdır. Zira terġīb ve terhīb ayetlerinin insan üzerindeki vicdani tesiri oldukça önemlidir.
İşte bu kitap; Kur'an-ı Kerim'de terġīb ve terhīb üslubunun muhatabın ihtiyacı ve dilin imkânı nispetinde güçlü ve sade bir şekilde en önemlisi de ölçülü ve dengeli bir biçimde kullanıldığını ortaya koymayı hedeflemektedir.