Hayat sen ne verdiysen sana geri veren bir aynadan ibarettir...
O zaman ona ne verdiğine bak!.. Vermeden alamazsın. Sır budur.
Maddi ya da manevi insanlardan hiçbir şeyini esirgeme. Para ya da hediyeler veremiyorsan dostluğunu ver... gülüşünü ver... bir demet papatya ver. Daha derin bir anlayışla baktığında aslında kimseye bir şey vermezsin. Sadece kendine verirsin. Çünkü hayatın o kadar muazzam bir alma-verme dengesi vardır ki verdiğin bir iğne bile olsa bir şekilde sana geri döner.
Hayatında yeni olana her zaman yer aç. Yeni bir arkadaş kitap sinema ya da ülke... Yeni bir şey yapmadan hayatına yeni bir şey girmez. Yeniye yer açmak da eski olanı sevgiyle uğurlamanı gerektirir.
Çünkü geçmişle hesabını kesmeden umuda yol alamazsın. Ağlamak kendine acımak marifet değil. Mutsuzum diye sürekli hayıflanmak marifet değil. Bu dünyada ve bu masada dipsiz kuyulara düşmemiş tek bir insan mı var sanıyorsun? Marifet; o kuyunun dibine kadar indikten sonra çıkarak tekrar ışığı yakalamaktır.
Ama o kuyunun dibinde kalman gerektiği kadar da kal.
Çünkü oradaki karanlığı görmeden yukardaki ışığın keyfini çıkaramazsın. Bir an önce çıkacağım diye debelenme sakın. Hemen çıkmaya çalışırsan karanlık üzerine yapışır kalır. Ve gitmesi uzun sürer. Sen sadece bunun geçeceğini bil ve korkmadan sabırla bekle. Işık en hızlı böyle gelir.
Karanlığa direnmeden sabırla beklediğinde...