Erich Maria Remarque'ın tüm dünyada büyük yankı bulan Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'un ardından yazdığı İnsanları Sevmelisin savaşın küllerinin soğumaya yüz tuttuğu günlerde geçer. Mültecilerin yangını ise sürmektedir: Sınırdan sınıra kovalanarak geçen bir hayatta artık hiçbir yerde istenmemektedirler. Sığınmacıların bir türlü "sığınamadığı" dünya günümüz dünyası için de çok tanıdıktır. Adını Kutsal Kitaplarda geçen "Komşunu kendin gibi sev" buyruğundan alan; herkesin bir gün mülteci olma ihtimalini hatırlatan bunca acının aslında "boşa" çekildiğini söyleyen tarihin daima tekerrür etmesinden dolayı endişe veren tüm bunlara karşın olumlu duyguların vurgulandığı sıcak bir roman İnsanları Sevmelisin.
Marill bardağını boşalttı. "Kötü bir çağdayız. Barış toplarla bombardıman uçaklarıyla korunuyor. İnsanlık ise toplama kamplarıyla toptan öldürmelerle. Bütün değer ölçülerinin altüst edildiği bir zamanda yaşıyoruz Kern. Bugün saldırgana 'barış koruyucusu' kamçılanana ve kovalanana ise 'dünya düzenini bozan' deniyor. Üstelik bir sürü millet de buna inanıyor."