Ve Temmuz geliverdi. Hani şu diretken direşken yiğit onurlu cesur ve şehit tarlası temmuz. 15 Temmuz 2016 tarihi Temmuz ayını hayatımıza anılarımıza kazıdı. "Yaz günü temmuzda sen terle ben sileyim" diyen yanık Kerkük türküsü Onbeş Temmuz akşam ve gecesinin içinde yanar oldu. O gece bir "millet"in beşerî sınırlarını aşarak çağın egemenlerine karşı kahramanlığın hâlâ var olduğunun göstergesi ve unutulmaz belgesi oldu. Şu notları yazmıştım aktarayım:
Ve Temmuz geliverdi. Hani şu diretken direşken yiğit onurlu cesur ve şehit tarlası temmuz. 15 Temmuz 2016 tarihi Temmuz ayını hayatımıza anılarımıza kazıdı. "Yaz günü temmuzda sen terle ben sileyim" diyen yanık Kerkük türküsü Onbeş Temmuz akşam ve gecesinin içinde yanar oldu. O gece bir "millet"in beşerî sınırlarını aşarak çağın egemenlerine karşı kahramanlığın hâlâ var olduğunun göstergesi ve unutulmaz belgesi oldu. Şu notları yazmıştım aktarayım:
15 Temmuz 2016 küresel kötülük odaklarının önlerinde engel olarak gördükleri ülkemize bizden görünen ya da din diliyle söylersek "münafık"lar eliyle yaptığı bir kıyım hareketiydi. Bu kıyım kalkışması Anadolu'yu vatan yapan ruhunun dirilişine vesile oldu. Bu diriliş ise bağrından kıpkızıl bir kıyam goncası çıkardı. Yeryüzü genelinde böylesi bir kıyam da ancak ve elbette şehadeti sonsuz mutlu bir hayat olarak gören ve bunu tarih boyunca defalarca gösteren bir millete yakışırdı. O gece Türkiye sözcüğünün karşısına bir kez daha; kanla canla gözyaşı ve duayla "umut" sözcüğünü yazdık.
Bir yıl geçti ve siyasal sonuçları vs. bir yana bırakıyorum Onbeş Temmuz Destanı'nın yazılmış olmasının güzelliği gözlerimi kamaştırmayı sürdürüyor. Şimdilik bu kadarı yetiyor.
Esenlikle