Ay geçtiği yerdeki yıldızların titrek ışığını söndürerek ilerliyordu dupduru gökyüzünde; o sırada İkizler Burcu'nu geçmekteydi ve ufukla tepe noktası arasındaki yolun hemen hemen yarısmdaydı. Bu durumda herkes vurmak istediği tavşanın önüne nişanalan avcı gibi hedefin önüne nişan alındığını fark ediyordu tabii.
Korkunç bir sessizlik kaplamıştı her yanı. En küçük bir esinti bile yoktu yeryüzünde! Göğüslerde de soluk kalmamıştı! Yürekler artık atmaya cesaret edemiyordu. Bütün korkulu gözler Columbiad'ın ağzına dikilmişti. Murchison elindeki kronometrenin göstergesini izliyordu. Yola çıkış anına topu topu kırk saniye kalmıştı ama her saniye yüz yıl gibi geliyordu insana.