İnsanın toplumsallaşma sürecinde varlığını sürdürmek için ihtiyaçlarını giderme amaçlı üretmiş olduğu maddi ve manevi bütün değerler kolektif bir üretimin sonucunda gerçekleşmiştir. Kolektif yaşam sonucu üretilen değerler kentleşmeyi ve günümüz uygarlığının doğmasını sağladı. Uygarlıkla birlikte gelişen toplumsal ayrışma ve sınıfların doğuşu insanlar arasında adaletsizliğin temel kaynağı oldu. Sınıflaşmayla birlikte devletli-kentli yapıların içinde gelişen egemen sınıflar toplumsal belleği zayıflatarak ve kolektif bilinci yok ederek toplumsal alandaki gelişmeleri belli bir zümrenin egemenliği altına aldı. Oysa tarihsel sürece baktığımızda maddi ve manevi uygarlığı yaratan şeyin kolektif insan emeği üzerinden şekillendiğini görüyoruz. İnsan emeği sonucunda ortaya çıkan değerler herhangi bir kişisel menfaat beklenmeden insan yaşamını kolaylaştıran ve yaşamının devamını sağlamak için üretilen değerlerin bileşkesidir.
İnsanların kolektif emekleri sonucunda ortaya çıkan değerler insanların yaşamlarını kolaylaştırdı refah düzeylerini yükseltti. Ama zamanla toplumsal zenginliğin artması ve artı değeri kendi lehlerine kullanan bazı sınıfların üretimden çekilmesine yol açtı. Bu sınıflar insanlığın milyonlarca yıl süren ve ortak emekleri ile yaratılan değerleri bireysel ve sınıfsal çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladılar. Bu değerleri kendilerine mal ederek bu değerlerden en üst düzeyde faydalandılar. Toplumsal işleyişi kolaylaştırmaya yarayan bilgiyi yönetimi güvenliği ve toplumsal zenginliği kendilerine sınıfsal avantaj sağlayan sistemin devamını sağlamada birer araca dönüştürdüler. Gerçek anlamda üretim gerçekleştiren insanlara baskı kullanarak yaratmış olduğu artı değere el koydular. Bu çalışmamda üretim süreçlerinin tarihsel süreçleri ve kırılma noktalarını ortaya koyarak yaşanan sıkıntıları ele aldım.