Hepimiz farklıyız. Ortalamadan biraz daha uzun ya da biraz daha kısayız; maaşımız ortalamadan biraz daha fazla ya da biraz daha az ve fiyatı ortalama olan evi kimin satın aldığını merak ediyoruz. Etrafımızda hep ortalama insanlar olduğunu düşünüyoruz; boyu ortalama maaşı ortalama evi ortalama olan insanlar.
Her gün ortalamalara göre ölçülüyor ne kadar yaklaştığımıza ya da ne kadar uzağında kaldığımıza göre değerlendiriliyoruz. Ancak ortalama sadece kendimizi nasıl gördüğümüzü etkilemekle kalmıyor toplumumuzun tamamı bu "ortalama herkese uyar" modeli üzerine kurulu. Okullar ortalama öğrenciler için tasarlanmış. Sağlık hizmeti ortalama hasta için tasarlanmış. İşverenler iş tanımlarını ortalama kariyer yolunda ilerleyen çalışanlarla doldurmaya çalışıyorlar. Hükümetler ortalama insana hizmet etmeye yönelik programları ve girişimleri uygulamaya koyuyorlar. Bir yüzyılı aşkın süredir kurumlarımızı yönetmenin en iyi yolunun ortalama insana odaklanmak olduğuna inanıyoruz. Ancak rakamları deştiğinizde inanılmaz bir gerçekle karşılaşıyorsunuz: Kimse ortalama değil. Yani herkes için kurulmuş olan toplumumuz gerçekte kimseye hizmet etmiyor.
Bizi ortalamayla kıyaslayan ölçütlerin potansiyelimiz hakkında önemli bilgiler ortaya koyduğu şeklindeki varsayım bilincimize öyle kazınmış ki onu sorgulamıyoruz. Oysa Harvard'lı yazar Todd Rose bu varsayımın kesinlikle ve bilimsel olarak yanlış olduğunu söylüyor.
Lisedeyken okuldan ayrılan Todd Rose Ortalamanın Sonu'nda kendi kişisel deneyimlerini bilim ve tarih ile harmanlayarak bireyleri ortalamalar aracılığıyla anlamak yerine yeni bir alternatif öneriyor. Kendinizin çocuklarınızın personelinizin yeteneklerini keşfetmek ve başarının yolunu açmak için çok önemli bir kaynak. Bu kitabı okuduktan sonra ortalamaları ve yeteneği bir daha eskisi gibi görmeyeceksiniz.