"Annem Alma bir efsaneydi ve efsaneleri yok etmek çok zordur."
Bu biyografi üzerinde çalışmaya başladığımda Anna Mahler beni işte böyle uyarmıştı. Gustav Mahler'in kızı haklıydı: Alma gerçekten de bir efsane haline gelmişti; onu kendisiyle ilgisi olmayan hatta yaşamının bir parçası bile olmayan olaylardan sorumlu sayan insanların yanlış yoldaki girişimleri sonucunda bir efsane olmuştu.
1902'de "Viyana'nın en güzel kızı" unvanıyla müzik dünyasının en güçlü bestecisi ve orkestra şefi Gustav Mahler'le evlendi. Evlendiğinde henüz 22 yaşındaydı. Mahler'in ölümünden sonra Walter Gropius'la evlendi. Gropius'un Bauhaus'u kurduğu ve tasarım dünyasını baştan başa değiştirdiği yıllar boyunca onun karısı olarak kaldı. Ellisine geldiğinde "Bernadette Şarkısı" "Musa Dağı'nın 40 yılı" "Jocobowsky ve Albay" ve daha pek çok kitabın yazarı olan Franz Werfel'le evlendi. Arnold Schoenberg'in saydığı tek müzik öğretmeni olan Alexander von Zemlinsky'yle piyanist ve orkestra şefi Ossip Gabrilowitsch'le oyun yazarı Gerhart Hauptmann'la ilişki kurdu. En önemlisi de yetmişinci doğum gününde Alma'ya "çılgın yumurcak" diye hitap eden ve paylaştıkları sevginin gelecek kuşaklar için ölümsüzleştirilmesini isteyen ressam Oskar Kokoscha birlikte oldu.
"Erkek egosunu yatıştırma konusunda keşke her genç kız Alma'dan ders alma fırsatını bulabilseydi" demiştir bir arkadaşı. Alma dostlarının aşıklarının kocalarının kendilerini önemli sanmalarını sağlayabilirdi. Onları yaşamındaki tek erkek olduklarına bağlılıklarını kendi değerlerini kanıtlamak için sonsuza dek Alma'ya kur yapmaları gerektiğine inandırmıştı.
Bugün Alma gibi kadınlar yok.