Seksen yaşında olduğumun kuşkusuz farkındayım. Her an ölebileceğimi umuyorum ama yaşamayı sürdürmekten hayal kurmak benim işim olduğuna göre hayal kurmayı sürdürmekten başka ne gelir elimden? Durmadan hayal kurmalıyım sonra da o hayaller sözcüklere dönüşmeli ben de o sözcüklerle boğuşmalı onlarla elimden gelenin en iyisini ya da en kötüsünü ortaya koymalıyım.
Çağının en büyük edebiyatçılarından Jorge Luis Borges öykü şiir deneme gibi türlerin sınırlarını bulanıklaştıran bir yazar. Yaşama ölüme edebiyata sanata seyahate ve daha nice konulara değindiği bu sohbetlerde de söyleşi kalıbına sığmayı reddediyor. Dinleyicilerine "Ne de olsa kalabalık bir yanılsamadır. Kalabalık diye bir şey yoktur. Ben sizinle teke tek konuşuyorum" diyor. Gerçekten de sayfadan uzayıp okurlarıyla da teke tek konuşmayı başarıyor.
Karabasanlar labirentler aynalar gibi edebiyatında önemli yer tutan temalar Eski İngilizce ve Eski İskandinav sagaları gibi hayatı boyunca ilgisini çekmiş konular Whitman ve Poe gibi el üstünde tuttuğu yazarlar Borges'in seksenli yaşlarında yaptığı bu sohbetlerin hepsinde iç içe geçmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Borges Sekseninde ustayı yakından tanımak isteyenler için samimi ve eşsiz bir portre çiziyor.