Bilindiği üzere suç kriminolojik açıdan toplumsal düzeni hukuk düzenindeki diğer ihlallere göre daha fazla bozan güvenlik duygusunu sarsan bireyleri endişeye sevkeden bir olgudur. Bu açıdan suçla mücadele tüm ülkelerde toplum bakımından önemsenmekte ve devletlerden talep edilmektedir. Bireyler cezalandırma hakkını devlete devretmiş oldukları için; suçları ve cezalarını belirlemek bu çerçevede suç ve suçlulukla mücadele etmek suçu önlemek işlendiğinde ise faillerini bulup cezalandırmak bu şekilde toplumsal düzeni ve barışı sağlamak ve suç ile bozulduğunda da yeniden tesis etmek devletin görevidir. Bu açıdan kural olarak bireyin suçların önlenmesi ve suçlulukla mücadele bakımından bir görev veya yükümlülüğü bulunmamaktadır. Devlet bu görevini temelde kolluk ve adli teşkilatı aracılığı ile yerine getirir. Bununla birlikte bir çok hukuk sisteminde (ve bu arada hukukumuzda) devletlerin suçla mücadele bakımından bireylere ceza tehdidi altında bireylere bilgisi dahilindeki bazı suçları belirli şartlara bağlı olarak yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü getirdiği görülmektedir. Esasen bir hak olan suçu ihbar etmenin bu şekilde ceza tehdidi altında bir yükümlülük haline getirilmesi bir yandan felsefi etik zaman zaman anayasal sorunlara yol açmakta diğer yandan bu yükümlülüğü düzenleyen normatif düzenlemeler yapısal özellikleri nedeniyle bir çok hukuki sorun yaratmakta bir çok eleştiriyi de beraberinde getirmektedir.
Hukukumuzda da özel yasalarda da suçun bildirilmesi ile ilgili olarak çeşitli hükümler yer almakla birlikte temel olarak bu yükümlülük; tüm fertler bakımından TCK. 278 kamu görevlileri bakımından TCK. 279 ve sağlık mesleği mensupları bakımından ise TCK. 280.maddede düzenlenmektedir.
Bu çalışmamızda belirtilen maddelerin unsurları yarattıkları hukuki sorunlar birbirleriyle olan ilişkileri mukayeseli hukuktan da yararlanılarak ele alınmaktadır.
Her çalışma biraz eksik her tamam biraz yarıdır.
Bu çalışma ile hepimizin koruyucusu ekmek ve su gibi ihtiyacımız olan hukuka küçücük bir katkı yapabilmişsem ne mutlu bana...
Prof.Dr. Ümit KOCASAKAL