Duvara toslamıştı. Onmadık hacıyı deve üstünde yılan sokarmış. Kınayan bakışlarını acemi hırsıza diken ince yüzlü adamın "Ne yapıyorsun? Ayıp değil mi?" diye çıkışmasıyla tüm gözler ona çevrildi. Bakışların ağırlığı altında eziliyordu. Tespih böceği gibi büzüldü. Hayatındaki tüm utanç anlarının toplamı dahi bunca şiddetli olamazdı.
"Abi abi öğ-öğ-öğren-ci-yim" diye kekeledikten sonra biraz olsun konuşmasını düzeltti. Sesi hazindi. Kendince makul mazeretleri vardı.
***
Ruhunu kabir azabından kurtarmaya çalışan Şevket gerçeğin ancak cuzi kısmını söylemekle dahi içindeki basıncı hafifletip dinginliğe doğru yol alırken kulaklarına inanamayan kadıncağız şoke olmuştu. "Baba anlayamıyorum ne demek istiyorsun?" diye kulağının dibinde bağırdı. "Nasıl öz kızın değilim? O nasıl söz?"
"Sen sen Tunç-Tunç- Tunç-eli-eli-elinde iki iki ya-yaşın-da yaşın-da mem-mem-mem-nu memnu mın-mın-mın-mın-tıka mıntı-ka o-o-ot-otuz se-se-se-kiz sekizde..."