Onların eğlenceleri böyle ziyafet zamanlarına münhasır değildir; bu iki mesut hanede daima düğün var gibidir... Piyano ut def şarkı sesleri hiç kesilmez. İki evde müzik evlerine benzer. Komşularda hasta ve hatta cenaze olduğunda dikkate almazlar; dünya yıkılsa onlar zevkleriyle meşguldür. Bunların evlerine gidenler kapılarının önlerinden geçenler harp kıtlık hastalık felâketlerini unuturlar; kendilerini bolluk güllük güneşlik ferah veren neşe saçan bir memlekette sanırlar. Yoksulluklar ölümler matemler içinde kıvranan mahalle halkını tedirgin eden yalnız bu çalma çağırma bu dernek bu ahenk değildir. Bu kibarların mutfaklarından etrafa sokaklara taşan nefis yemek kokuları o zavallıların daima burunlarını sızlatır ağızlarını sulandırır gözlerini yaşartır. Enfes yağlarda kızartılmış hindiler börekler baklavalar helvalardan tüten kokulu dumanın o açların iştihalarına verdiği işkence tarif olunmaz... Koklarlar koklarlar yutkunurlar yutkunurlar koklarlar.
Açlıktan ağırlıklarının hemen yarısını kaybetmiş bir takımları insan şeklinden çıkmış bu sürünen insanlar samanlı kepekli kerpiç gibi bir dilim ekmeği bulabilmek için saatlerce itile kakıla fırın önlerinde beklerler bazı günler eli boş dönme tehlikesine de uğrarlarken bu Hacı'nın Hafız'ın evlerindeki bu daimi düğün bolluğu neşesi eğlencesi nedir? Hürriyet müsavat uhuvvet (özgürlük eşitlik) diye herkesin ağzına birer parmak bal çaldılar. Meşrutiyet sözüyle böyle eğlenmek için mi?