Nefes alsın diye uzaklaştırdılar onu.
Cesetlerle doluydu her yanı.
Bakındı etrafına büzüşmüş gözleriyle.
Zor da olsa tanıdı Elmas Hanım'ı o nazik elleriyle.
Yüzüne baktı bakındı uzun uzun.
Gözlerini kırpmadı kırpamadı.
"Melek gibi mesut bakıyor." dedi.
Elleriyle kapadı o açık gözleri...
Sonra Naz'ı aradı ancak onu bulamadı.
Ölümü ona konduramadı...
"Sonra gelirim." diyerek koşmaya başladı.
Deli divane olmuş "Abi abim!" diye kendisini haşladı...
Vardı başına Ahmet'in nice zaman sonra
Ancak birkaç kelime duyurabildi ona.
Ve sonra gözyaşları içinde onu da uğurladı.
Yengesi paramparçaydı zaten.
Kolundaki gül dövmesi solmuştu erken...
Yoksa tanımak mümkün mü derken?
Et kemik ve de sinirler sinir bozuyordu...