1950'li yıllar Türkiye Sineması için açılan yeni bir perspektifin yıllarıydı. Yeşilçam adı işte bu yıllarda gelmiş ve Türkiye Sineması'nı etkisi altına alarak varlığını uzun yıllar sürdürmüştü. Bu yıllarda tek parti iktidarının da ortadan kalkmasıyla Türkiye toplumu değişim sürecine hızla girmiş köyden kente göç artmış ve sinema kültürü de popülizmin en önemli akımı haline gelmişti. Durum böyleyken film kalitesi de popülist kültürün kalitesine bürünmüş ve sektörde büyük bir tekleşme başlamıştı. 1960'lara gelindiğinde ise devletçi anlayış yerini özel sektöre bıraktığı için kapitalizm hızla insanları tüketime doğru itmiş ve sinema da bundan nasibini almıştı. Hal böyleyken toplumcu gerçekçi akıma ihtiyaç en çok bu dönemlerde hissedildi ve edebiyatta olduğu gibi sinemada da toplumcu gerçekçi anlayış etkisini göstermeye başlayarak bu anlayışta filmler ortaya çıktı. Kapitalizmin çok da hoşlanmadığı bu akıma karşı birçok film sansürlendi ve yasaklandı. Zaten yapılamaz olan sinema emekçiliği bu yıllardan sonra da daha zor hale gelmiş oldu.
Türkiye işçi sınıfı sinemada nasıl temsil edilmektedir?
Sınıf bilinci sınıf kültürü sınıf mücadelesi ve örgütlenme açısından nasıl sunulmaktadır?
İşçiler gündelik hayatta nasıl tasvir edilmektedir?
Tüm bu sorulara cevap arayan Mustafa Kemal Coşkun'un yayına hazırladığı Emekçileri İzlemek kitabı Türkiye Sineması'na damga vurmuş dokuz filmi anlatan makalelerden oluşuyor. Geçmişten günümüze Türkiye Sineması'nın seyrettiği yolu üreten ve yaratan köylü ve işçi emekçilerin sinemeya yansımalarını konu alıyor. Türkiye'nin geçmişine ve gününe vurgu yapan bu kitap hayatın içinden bizim ve beyazperdeye yansımış emekçilerin hayatlarını toplumun sosyolojik yönlerini ele alarak okuyucusuna sunuyor.