Maurice Blanchot Felaket Yazısı'nda bizi ebediyen yankılanacak "parçalı yazıyla" tanıştırıyor. Felaket: yıldızdan kopmak öyleyse aydınlık ve merkezî bir güçten onun toparlayıcı düzeninden "kendine rağmen" ayrılmak.
♦ Sonsuz-sınırlı bu sen misin?
♦ Geriye adına sustuğumuz adlandırılmamış kalır.
Felaket Yazısı'nda düşünce çeşitli yönlerde - hep parçalanmış yönlerde - belli sorulara odaklanarak sınır deneyimleri gerçekleştiriyor. Blanchot désastre sözcüğünün etimolojisine gönderiyor: désastre -felaket- yıldızdan kopmak öyleyse aydınlık ve merkezî bir güçten onun toparlayıcı düzeninden "kendine rağmen" ayrılmak.
Felaket Yazısı'ndan:
♦ Sen değilsin konuşacak olan; bırak unutuşla ya da sessizlikle olsa bile felaket konuşsun sende.
♦ Biz ki zamanın yollarında hep dönüşteyiz ne ilerliyoruz ne geç kalıyoruz: Geç erkendir yakın uzak.
♦ Bir kitaptır ancak patlayış denilen." (Mallarmé.)
♦Ne okumak ne yazmak ne konuşmak ne var ki sadece bunlarda yatar daha şimdiden söylenmiş olandan Bilme'den anlaşmadan kurtuluşumuz verilenin belki kimse tarafından alınmadığı meçhul uzama darlık alemine girişimiz. Felaketin eliaçıklığı. Ki orada hayat ölüm daima aşılmıştır.
♦ Ebediyeti onu geçici kılmak için paylaşalım.
♦ Ve yine de en uzak olanın yakınlığına en hafif olanın ağırlığına ulaşmayanın dokunuşuna ancak dostlukla yanıt verebilirim karşılıklı da olmayan paylaşımı da olmayan bir dostluk ile iz bırakmadan geçip gitmiş olana dostluk bilinmeyenin mevcudiyetsizliğine edilginliğin verdiği yanıt olan bir dostluk ile.