Marksizm'in bir sosyoloji ya da bir kültür kuramı olduğuna dair çeşitli görüşler bulunuyor. Marksizm'le ilişkileri daha derin görünen bu görüşler tezlerini daha çok '1844 El Yazmaları'na ya da 'Hegel'in Hukuk Felsefesi'nin Eleştirisi'nin yazarı olan genç Marx'a dayanıyorlar. Ve bu düşünürlerin düzeltmeye ve yenilemeye çalıştığı Marksizm dayanaklarını insanın kurtuluşu yabancılaşma vb. gibi hümanist kavramlarda buluyor. Bu şemaya göre Marksizmin belirleyici özelliği bilinçli insan öznesi -Hegelci terminolojide sivil toplum kurumları olan- ve kültürel yapılar arasındaki karşılıklı ilişkinin açık hale getirilmesiydi.
Felsefi yaklaşımıyla Heidegger'in varoluşçuluğundan etkilenmiş olan Karl Löwith Marx ve Weber arasındaki ayrımlara işaret ederek Marksizmin bir sosyoloji olmadığını vurguluyor. Fakat modern kapitalist toplumu Marx'ın yabancılaşmayla Weber'in ise akılcılaşmayla tanımladığını da söylüyor.
Durkheim Sombort Simmel'le birlikte klasik sosyologlar arasında ve önemli Marksist eleştirmenler arasında yer alan Weber bilimsel tezlerine itiraz ettiği Marksizmin esasında bilgiyi ideoloji olarak yani sınıfsal ve ekonomik çıkarların bilinçteki yansıması şeklinde kavradığını ifade ediyordu. Benzer düşünceleriyle başta öğrencisi Lukacs da olmak üzere birçok Marksist düşünürü etkileyen Weber Marksizmin sınıf mücadelelerine (antagonizmaya) verdiği temel önemi bir toplumsal eylem ve kültür süreci içerisinde insan (birey) özneye gösterdiği ilgiyle sınırlandırmaya çalıştı. Ona göre "toplumsal eylem amaçlarını gerçekleştirmek için uygun araçları da seçebilen insan öznenin varlığına bağlıdır. Toplumsal eylem ise doğrudan insan özneye yani kültürel süreçteki bireye yöneliktir. Dolayısıyla Weber teker teker bireylerin yaratabilmeye muktedir olduğu toplumsal ve tarihsel 'kendi gerçeklerine' işaret ediyor: Kendi gerçeğini yaratabilen insan (özne) tarihi de yaratabilir.
Oysa Marksizm "tarihi insan ya da insanlar değil kitleler yapar" diyor ve bilim ideoloji ayırımı yaparak bireyi-insan özneyi ancak belirli sınıf ilişkileri içerisinde incelemek gerektiğini vurguluyor. Hegel'den Marx'a uzanan süreç Meta Dünyası Burjuva Toplumunda Yabancılaşma İşçi sınıfının Yabancılaşması ve Weber'in Din Sosyolojisini inceleyen Karl Löwith şöyle bir belirlemede bulunuyor; "İçinde yaşadığımız toplum gibi sosyal bilimler bir bütün haline getirilemez ve ikiye ayrılır: Burjuva sosyolojisi ve Marksizm. Bu iki tarafın en önemli temsilcileri Max Weber ve Karl Marx'tır iki ayrı düşünce tarzını temsil etmelerine rağmen araştırmalarının alanı bir ve aynıdır: Modern ekonomi ve toplumun kapitalist organizasyonu..."