Aşk ve Gurur aile mülkiyetinden kaynaklanan baskıların ve geleneksel sosyal düzenin ağırlığının ön planda olduğu bir hikâyedir. İlk bakışta bunu aşmayı başarmış gibi görünen Darcy ile Elizabeth adlı karakterler toplumsal gerçeklerden kaçma girişiminde bulunurlar...
İngiltere'de sınıflar arasındaki ilişkiler sorununun topluma uygulanan sosyal baskının ve ifade özgürlüğünün sınırlanmaya devam ettiğinin vurgulandığı dönemi anlatan Aşk ve Gurur'un odak konusu Darcy ile Elizabeth arasındaki ilişkidir. Ve hiç kimse bu ilişkinin sosyal ve toplumsal açıdan imkânsızlığı konusunda Leydi Catherine de Bourgh'tan daha güçlü bir fikre sahip değildir:
"Kızımla yeğenim birbirleri için yaratılmışlardır. İkisi de gerek anne gerekse baba tarafından aynı köklü ve asil soydan geliyorlar. İkisinin de şerefli ve adı sanı belli aileleri var. İki taraf da son derece varlıklı. Ve aileleri onları birbirlerine bu kadar yakıştırıp birleştirmek isterken onları kim ayırıyor?"
İyi servete sahip bir erkeğin arzusu ne ise aslında bu dünyadaki kadın karakterlerin de arzusu aynıdır ve onların da erkekler gibi üstesinden gelmeleri gereken bir endişe kaynağı vardır. Jane Austen'in bütün romanlarında olduğu gibi Aşk ve Gurur'daki ana mesaj da bu noktadan hareketle genç kadınların evlilik yoluyla yok edilmesi gerçeğidir. Bu açıdan ele alındığında evlilik kısaca bir statü sorunudur...