Walter Lippmann henüz 1920'lerde yakın çevremiz dışındaki dünyaya ilişkin görüşlerimizin medyadan edindiğimiz izlenimlere dayandığını öne sürmüştü. Medya sıkça söylendiği gibi tarafsız bir enformasyon kaynağı değildi; bize dünyanın nasıl bir yer olduğunu tarif ediyor kişilere gruplara olaylara ilişkin baskın imgeler yaratıyordu. Lippmann'ın iddiası geçerliliğinden bir şey yitirmedi. Dahası akıllı telefon ekranlarındaki imgeler artık yakın çevremize ilişkin de izlenimler sunuyor. Günlük yaşamın her alanına zahmetsizce sızmış durumdaki medyayla olan ilişkimizin nerede başlayıp nerede sonlandığını yanıtlamak giderek zorlaşıyor. Böyle bir ortamda medyayı anlama çabası özel bir merak konusu olmanın ötesine geçiyor; iletişim kültür ve toplum hakkında düşünmenin ayrılmaz bir parçası haline geliyor.
Bu kitap iletişim medya ve kültür çalışmalarına özgü kavramları temel düzeyde tanıtarak bu alanlara ilgi duyan okurlar için bir başlangıç noktası oluşturmayı amaçlıyor. İnsan iletişiminin ana unsurları medyanın kültürel anlamları üretmekteki rolü iletişim araçlarının kurumsal ve endüstriyel boyutları ve medya karşısında izleyicilerin okurların kullanıcıların konumu... Tüm bu konulara ilişkin tartışmalar örneklerle destekleniyor; kuramsal açıklamalara sanat tarihinden popüler kültürden ve haber medyasından seçilen detaylı incelemeler eşlik ediyor.