Hz. Peygamber'in yıldızlara benzettiği sahabenin birer birer dünyadan göçmesinden sonra Arap Yarımadası'nın dışına taşan İslam'a felsefî akımlar ve batıl inançlar sirayet etmeye ve böylece Devr-i Saadet'teki berrak inançlar bulanmaya ve insanların zihninde soru işaretleri oluşmaya başlamıştır. İslam adına hareket ettikleri halde islamî özden uzaklaşan âlimlerin yeni sorulara verdiği cevaplar İslam akâidini net bir şekilde ortaya koymak yerine oldukça karmaşık bir mecraya sürüklemiş ve Hz. Peygamber'in zuhur edeceğini haber verdiği fırkalar ortaya çıkmıştır. Bu fırkalar Allah'ı tanımak ve tanıtmak üzere O'nun zat ve sıfatları üzerinde fikir üretmeye çalışmışlardır. Ancak ne var ki onların bir kısmı Allah'ı fâni varlıklara benzetmiş bir kısmı da tenzih gayretiyle yola çıkarak Allah'ı bazen insandan güçsüz ve vasıfsız bir varlık olarak tanımak gibi uç görüşlere sürüklenmişlerdir.
Fakat kıyamete kadar baki olacak İslam dininin itikadını kollayacak âlimler Kuran'a ve Hz. Peygamber'in sünnetine uymayan görüşlerdeki hataları insanlığa anlatarak onları uyarmış ve böylece Hz. Peygamber'in irşat vazifesini devam ettirmişlerdir. Bunların adedi hayli kabarık olmakla birlikte bir kısmının fikirleri kendilerinden sonra sistemleştirilerek mezhep halinde temsil edilmiştir. Bunlardan iki tanesi ve diğerlerine bakarak birbirine sistem metot ve vardıkları netice bakımından en çok benzeyen Eş'arîlik ve Mâtürîdîlik ismiyle temsil edilen mezheplerdir. Ancak ne var ki onların da bazı konularda renk farkı kadar olmasa bile aynı rengin ton farkı olarak tarif edilebilecek farklı beyanlarının olduğu da bir gerçektir.
Bu çalışmada iki mezhebin birçok meselede göze çarpan farklılıklardan en çok gündemde tutulan ve bu günün bakış açısına en çok yansıyanları tercih edildi. Dolayısıyla halkın bakış açısına doğrudan yansımayanlara değinilmedi. Bu kitapta ayrıca farklı görüşlerin sebepleri ve onların insan hayatına yansımaları tahlil edildi.