'Rıza Şehri' romanı günümüz dünyasında yaşayan insan zihnini paraya servete mala mülke dayalı 'başarılı insan' efsanesi üzerine kurulu bir düzenden yani önceki hayatlarından bağımlılıklarından koparıp onları emeğin sömürülmediği sömürü düzenin olmadığı eşitliğin sevginin merhametin ve aşkın olduğu bir ütopya ile tanıştırıyor.
'Daha şimdiden yarın olmuştu ve yarınlar için yapacak daha çok şey vardı. Az söz çok pratik yeryüzü cennetinin Barış Yurdu'nun oluşması için en önemli faktörlerden biriydi. Ve bir şey daha vardı o da insan için en doğru en sağlıklı iletişim şekli ve ilişki biçimi olan; sevgiydi. Sevgisiz asla ve asla hiçbir adım atılmayacaktı. Paylaşacak sevecek ve birbirimize güvenecektik. Sonra mı? Sonrası yaşadığımız belde cennete dönüşecekti. Sırlar olmayacak herkese karşı şeffaf olacaktık. Bizi işte bu idealler bu ilkeler sarıp sarmalayacaktı. Ve Rıza Şehri'nde yaptığımız gibi yapacaktık. Önce söz verecektik birbirimize ve herkes bu söze sadık kalacak aramıza katılan her yeni insan için bu söz tekrarlanacak bu sayede daha önce söz verenler de sözlerini yenilemiş söz pekişmiş olacaktı.'
Roman zamanın insanına zamanın sözünü söylüyor: 'İhtiyacınızdan arta kalanını verin. Şerefli olmak budur. Yeryüzünü cennete Barış Yurdu'na dönüştürmek elimizde.'
Yöneticisiz otoritesiz israfın olmadığı aç gözlülüğün yerle yeksan edildiği kusurun aranmadığı mutluluğun ve saadetin ilâhi aşk ile yaşandığı bu şehre sizleri de bekliyoruz..