1990'larda Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana yaşanan küreselleşme süreciyle birlikte uluslararası toplum bir yandan bütünleşirken öte yandan parçalanarak ufalanmaktadır... Bu karmaşık süreçte uluslararası hukuk sisteminin merkezinde yer alan ulus-devlet egemenlik ve ülkesel bütünlük ilkeleri hızla aşınmaktadır... Devleti olmayan halklar uluslar azınlıklar ve diğer birimler devletlerin imrenilen kulübüne girmek için self-determinasyon ve ayrılma hakkına sarılmaktalar ve terörizm ve gerilla savaşı gibi asimetrik yöntemlere başvurmaktadırlar... Dünyada hali hazırda 26 tane self-determinasyon amaçlı yıkıcı aktif silahlı çatışma yaşanmakta; bu aktif silahlı çatışmalara ilaveten 55 tane de potansiyel mücadele devam etmektedir. 1988'den bu yana 32 tane self-determinasyon sorunu çözüme kavuşturulmuş olmakla birlikte bunların bir kısmı her an patlamaya hazırdır. Halen Filistin Keşmir Batı Sahra Quebec KKTC Kuzey İrlanda Korsika Güney Osetya Abhazya Gagavuzya Trans-Dinyester Dağlık Karabağ Krayina Sırp Cumhuriyeti Darfur Kırım İskoçya Katalonya ve Kuzey Irak vs. çözüm beklemektedir.
Sömürgecilik sonrası dönemde halkların self-determinasyon hakkını ve bunun en tartışmalı uygulama şekli olan ayrılma konusunu ve devletlerin tanınması konusunu düzenleyen muğlak olmayan bir uluslararası hukuk çerçevesine acil ihtiyaç vardır; aksi halde bu ilkelerin farklı olaylara farklı şekilde uygulanması silahlı çatışmaların insani felaketlerin ve istikrarsızlığın kaynağı olmaya devam edecektir...