Mevlana'nın Mesnevi'si hiç şüphe yok ki Türk tasavvuf tarihinin en yetkin ve en hacimli eseridir. Yazıldığı günden bugüne değin Mesnevi çapında bir başka irfanî eser daha vücuda getiremedik. Mesnevi'nin sırrı; hem medrese hem de tekke birikimimizi bir elde toplayıp yüksek bir sanat ve estetik anlayışla yeniden terkip etmesidir. Mevlana ilk bakışta basit hikâye fıkra ve menkıbelerle kurulmuş çerçeveli bir büyük hikâye metni gibi görülen bu eserde İslamî maceramızın nasılbüyük bir medeniyet halkasıile taçlandığının kodlarını işler. Bu kodlar bilgi sevgi ve hoşgörü temelinden yükselen tarihî Horasan mektebimizin ilkeleridir.
Mesnevi için şu iddiayı rahatlıkla ileri sürebiliriz: İlim ve irfanla kurduğumuz medeniyetimize dair neyi kaybettiysek onu tekrar Mesnevi okuyarak bulup çıkarmak ve o bayrağı yeniden düştüğüburca dikmek mümkündür. Mevlana korkumuzu ümit ve cesarete gafletimizi aşka uykumuzu dirilişe ve inkârımızı imana tahvil eden büyük bir mürşittir. Kendi demesine göre öldükten sonra mürşit olarak bize Mesnevi'yi bırakmıştır. Sosyal bünyemizin ağır yaralar aldığı bu buhranlı dönemde Mesnevi okumak "mabedi bezirgânlardan temizleme"nin en kestirme yollarından birisidir.