Hanife Altun Masalından Göçen Kuş adlı ilk öykü kitabından sonra ikinci öykü kitabı Huzursuz Özne ile okurun karşısına çıkıyor.
Altun sesini bulmuş bir yazar; Huzursuz Özne bu nedenle okur açısından çok da yabancısı olmayacakları bir üslup sergiliyor. Yazarın ironik yer yer muzip ama dokunaklı anlatım dili bu kitapta da okurların belleğinde kalıcı izler bırakmaya aday öyküler kuruyor. Kırılmış fay hatları boyunca ilerleyerek kah çocukluğa kah kadınlığa kah yaşama acemiliğine ve vazgeçişlere uzanan öyküler yazarın kendi deyimiyle "Buraya sığışamayanlara ve orada duramayanlara" seslenirken yazarın sesine yankı beklediği nokta tam da burası oluyor.
"O kadar uzun zaman oldu ki ona mektup yazmayalı. Belki beş sene belki beş gün belki de beş saat. Tam olarak bilemiyorum ama uzun zaman olduğu kesin. Elindeki bastona tutuna tutuna arkasını ezdiği ayakkabılarını zar zor sürükleyen yaşlı adamlar olur ya; zaman onların adımları gibi geçer burada hepsi uzundur zamanların."
"Huzursuz Özne" dünyayı peşi sıra sürüklediği can sıkıntısıyla adımlayanların ayak sesleri ve izleri arasında vazgeçmekten değil de anlamın gözden düşmesinden söz ediyor. Karakterler biraz tekinsiz biraz da canları sıkkın belki ama mutsuz değiller. Boyun eğmeyi ve yola gelmeyi reddediyorlar. Kavgaları en çok aynalarla. Aynanın içindeki düzelirse her şeyin düzeleceğine ilişkin bir yanılgıyı da can sıkıntısına katarak yürüyüp gitmekteler. Umarsız.