İlter kitabını üç yıl kadar önce tamamlamıştı. Kitabı basıma girerken İlter aramızdan ayrılıyordu. Şunu bilmeliyiz: Yazdığı eseri kendi de beğenmişti. Kitabı okurken niçin beğendiğini daha iyi anlayacağız.
İlter'in çalışması şunu gösteriyor: Cumhuriyet 20. yüzyılda var olabilmek için bir yeni başlangıçtır. 'Büyük Savaş'ın yaşattığı 'kıyamet' ile dünyada eski zamanların köhnemiş yapılarıyla son bulduğunu ve tarihin getirdiği o noktada yeni bir bilinçlenme ile yeni bir dönem açabilmenin o anda müstesna bir önem kazandığını milli mücadeleyi yürüten kadrolar saptamışlardı. Bu mücadele kapitülasyonsuz bir ülke kurma aşamasına (Lozan'a) ve oradan Cumhuriyete erişen bir bütünlük taşıyacaktı. Ekonomi bu bütünlüğü güvenceye alacak temel kolonların başında geliyordu ve bizim köylüler ülkemizde geri kalmışlığın kalın kabuğunu kırarak 20. yüzyılın dünyasında var olabilmemiz ancak 'devletçi bir akılla' mümkündü. Buna başından itibaren böyle bakılmıştır.
Kısacası İlter'in meseleye bir bütünlük içinde yaklaşımı Cumhuriyetçilerin bütünlüğe sahip bakışının da hakkını vererek onların tasarımını doğru kavramasıyla zenginleşti. Bu kendisine devletçiliği dünya kapitalizminin iniş çıkışlarına ayarlanmaktan ibaret bir konjonktürel iktisat politikasının dar sınırları içine hapsedilemeyecek nitelikte değerlendirmeyi yapma olanağı kazandırdı. Böylece Cumhuriyetin bu topluma ciddi bir kalite atılımı getirecek devrimci boyutunu devletçilik tartışmasının merkezine yerleştirdi. Bizler İlter'in bu yaklaşımıyla devletçiliği iktisat politikası boyutuyla ele aldığımız zaman tarihin önemini ve ağırlığını doğru tartarak analizimize yeni kapılar açma şansına kavuşuyoruz.
Bilsay KURUÇ