Süheyla'yı çok seven annem bahçeye bakan en geniş odayı gelin odası olarak bizzat kendi elleriyle hazırlamıştı. Eğlence sona erip de gece yarısından sonra davetliler ağır ağır dağılmaya başladığında biz de odamıza çekildik.
İkimiz de heyecan içindeydik. Süheyla'nın duvağını onu adeta incitmekten korkarmış gibi usulca kaldırdım. Yüz görümlük hediyesi olarak aldığım gerdanlığı onun kuğununki gibi biçimli narin boynuna takarak heyecandan iyice pembeleşmiş yanağına yumuşacık bir
öpücük kondurdum. Bembeyaz gelinliği içinde bir masal perisi gibi güzeldi Süheyla benim sevgili karım. Gözleri mutlulukla ışıldıyordu ama ben bu ışıltıların arkasında utancın ve tedirginliğin gölgelerini de sezer gibi olmuştum. Heyecandan fırtınaya tutulmuş yaprak gibi titremekteydi.
Artık Allah'ın ve davetlilerin huzurunda resmen karım olmuş bulunan Süheyla'nın yumuşacık ipeksi saçlarını okşayarak dudaklarımı hafifçe alnına dokundurdum. ...................
Kapının girişindeki kanepeyi gösterdim:
"Ben bu gece şurada kıvrılıp yatacağım hayatım! Sen hiç rahatsız olma. Gir yatağa ve bir güzel uyuyup dinlenmeye çalış olur mu?"
Süheyla hiçbir şey söylemeden gözlerimin içine baktı. Bu bakışlarda sevgiyi ve teşekkürü birlikte okudum.