Bugün dudaklarımı o ısırsın diye boyadım. Çiçeğe su verdim. Hay aksi... Gözlerime su vermeyi unuttum. Heyecandan işte... Bir aynanın karşısına geçip yüzümdeki çizgilenmelerin uyumuna gözlerimin büyüklüğüne baktım. Tanrım gözlerim hiç bu kadar büyük olmamıştı.
Ve dalıp gittim... İkimizin yalnızca ikimizin olduğu düşlere. Düşlerim hala tamamlamamıştı dönencesini ve anımsamalardan kalma bir buğu vardı üzerinde. Bir sabah o boynuna bağladığı eflatun fuları ile geldi. Simsiyah koskocaman bir göz bebeğinin perdesini aralayarak içeriye gölgesi ile birlikte daldı.
Biliyordum o ses bana benim için yaklaşıyordu. Ayak seslerinin yankılandığı koridor bittiğinde çalacağı ilk kapı kalbimin dört odasından birisinin kapısı olacaktı. Bundan eminim...
Tanrım lütfen... Biliyorum bu bir düş.. Kalbim bir deniz fenerinin ışığı kadar ona muhtaç...Lütfen bu düş bitmesin...