İster inşa isterse yeniden-inşa sürecini yaşıyor olsun hiç bir medeniyet öteki medeniyetlerin birikimine kayıtsız kalamaz. Hiç bir medeniyetin oluşum süreci kültürel coğrafyadan bağımsız bir boşlukta çağının şartlarına kayıtsız bir tutum içinde gerçekleşmez. Dünya tarihçileri olsun medeniyet tarihçileri olsun daima bu olgunun altını çizmişlerdir. Nitekim İslam medeniyeti Akdeniz havzasında çiçeklenirken bu süreci yaşamış bilim ve felsefe geleneğini kurarken tevarüs ettiği Helenistik birikimden alabildiğine yararlanmıştı. Kısa süren bir öğrencilik dönemi ardından yeryüzünün öğretmenleri olmayı başaran müslümanların ortaya koydukları muhteşem birikimle yeni oluşumlara gebe Avrupa'yı etkilememesi düşünülemezdi.
Ünlü Mısırlı felsefeci Abdurrahman Bedevi bu kitabında Batı düşüncesinin oluşumunda İslam medeniyetinin rolünü ortaya koyuyor. Yazarın sözünü ettiği etki alanları yalnızca bilim ve felsefeyle sınırlı değil. İslam tasavvuf ve edebiyatının oynadığı rol de inceleme konusu yapılıyor.
Elinizdeki kitap Abdurrahman Bedevi'nin Türkçe'de yayınlanan ilk eseri. Bu eserin sizlere telkin etmek istediği ana fikir Avrupa'nın yeni bir dünyanın temellerini atarken müslümanlara neler borçlu olduğudur. Bu ana fikri işleyen kitaplar okudunuz belki. Ancak Bedevi'nin çok dil bilmenin sağladığı mukayese imkanı ve yazarın her iki kültür dünyasını kuşatan derin bilgisi bu eseri diğerlerinden belirli ölçüde farklı kılıyor.