"Kimseye kızmadan sevginin yenebileceği bir oyunda kaybetmeden yaşıyorum. Yaşıyorum...
Kaybetmediğim için...
Hâlâ biri tarafından sevildiğimi bildiğim için...
Otobanın sessizliği geceme eşlik ederken darbe almış boksörün yerde yatışındaki dinginliğe sahibim. Seyirciler gonk sesini beklerken hayat âdil olduğunu düşünen bir hakem gibi sayıyor tepemde:
Bir...
İki...
Bir...
İki...
Bir...
İki...
Bir...
İki...
Genç bir aktörün toplum baskısıyla nasıl psikolojik değişimlere uğrayabileceğini anlatıyor Çağatay Dörtyıldız. Popüler kültüre sosyolojik farklılıklara esprili bir dille değiniyor. Karakterimizin yavaş yavaş ısınmakta olan suyun içinde duran kurbağa gibi yok oluşuna tanık oluyoruz. Bu ruhsal durumu cinayete varabilecek ölçüde ilerliyor. Aşk ölüm aldatma kültür çatışması gibi birçok taşın üzerinden sekerek ama yalın bir anlatımla bizi "seçimler yapmak yapabilmek" üzerine düşündürüyor Dörtyıldız.