Çünkü benden bir kahramanlık kalacak
Çünkü besmeleyle başlandı
Çünkü desturla tuttuk ne tuttuksa
Çünkü imanla çok şeylere çağrıldık
Cahit Zarifoğlu
"İyi şiir bize güç katar. Bizi onarır. Bizi yola koyar. Bizi savurur.
İmgelerle mısralarla bizde hakikat için bir açlık oluşturur. Bizi
afallatır. Bizi yorar ve yeniler. Bakışımızı keskinleştirir. Böylece
Allah'ın izniyle bazı görmediklerimizi görür daha önce
hissetmediğimiz ve kavramadığımız şekilde hissedip kavrarız.
Cahit Zarifoğlu şiirleriyle bunların hepsini ve daha fazlasını
yapan adamdır. Şairdir. Mümindir. Maraş'ta 1940'da başlayan
dünya hayatı macerası 7 Haziran 1987'de İstanbul
Beylerbeyi'nde son bulur. Dünyanın tasasından gam ve
gailelerinden kurtulur şairimiz abimiz. Vefat edip bu dünyadan
göç eylediğinde dört çocuğu biz Müslümanlara emanet kalmıştır.
Onlar da büyüdüler elhamdülillah. Cahit Zarifoğlu'nun hayatına
ve eserlerine baktığımızda 47 yılın hakkını verdiğini görürüz.
Allah'ın kendisine verdiği istidat ve kabiliyetleri heba etmemiş
onları İslam ve Müslümanlar için seferber etmiştir. İlk gençlik
dönemlerinden itibaren başladığı şiir ve yazı macerasını
kesintisiz bir şekilde devam ettirmiş ve Menziller aşarak Korku
ve Yakarış makamına yerleşmiştir. İnsanın hayatında inişler ve
çıkışlar savruluşlar belirsizlikler olabilir. Önemli olan ye'se
umutsuzluğa bohemliğe belirsizliğe rotasızlığa teslim
olmayıştır. Zaten gençlik zamanları biraz da zikzaklı arayışlar
dönemidir. Ama çocukluğumuzda bize öğretilenler anlatılanlar
zikirler sohbetler okunan kitaplar Kur'an kıraatleri
gülümseyişler sıcaklıklar ve yardımsever ciddiyetler elimizi
bırakmazlar. Bunlar Allah'ın rahmet tecellileridir. Eşyayı
bambaşka görmenin ilginçliği ve ağırlığı bizi kırlara yalnızlığa
sessizliğe ayrıksılığa yeniliklere değişik tecrübelere
yönlendirse de hesap ve kitabın eskimez mesajlarını duymaya
devam ederiz. Ve yıl 1976 olduğunda o değişim/ uyanış
gerçekleşmeye başlar.
Berat Hanımla evlenir Cahit Zarifoğlu. Babası Niyazi beyle
barışır. Ta içerden kalpten gelen bir barıştır bu. Çocukluğuyla
da barışmaktır bu belki de. Kabulleniştir. Teslimiyettir. Sonra bir
de intisaptır. 1977 yılının sonbaharında Bir Nakşî-Halîdî şeyhi
olan Abdürrahim Reyhan Efendi'ye intisaptır..."
Mustafa Nezihi Pesen
Seferber