Evrende her şey öncelerin öncesinde öngörülen bir düzen gereği engin bir doğallık ve uyum içerisinde sonraların sonrasına doğru akıp gitmektedir. İnsan varlığını eksiksiz bir şekilde sürdürebilmek için evrende somutlaşan bu değişmez yapıyla bütünleşmek durumundadır. Bütün bir evren Allah'ın yurdudur ve bütün bir evren Allah'ın bağışlarıyla bezenmiştir. Allah vermeseydi bu bağışları haşa başka verecek yoktu. Hiçbir gücün dünyada bir zerreyi bile halletmeye mecali yoktur. Yeryüzüne bir haberdir insan mutlak bilgeliğe özgü bir belgedir. İnsan varlığın en yetkin bir tanığıdır. Varlık bir bildiridir insana. Varlık insanla ve insan hakikatle ifadesini bulmaktadır. Bu çerçevenin dışında kalan insanın hayatını anlamlı kılabilmesi mümkün değildir. İnsan hakikatin hizmetinde bütün bir eşya ise insanın hizmetinde anlamlıdır.
Kalbin vasıtalarını imana bağlı bir sistemden almak aklın vasıtalarını küfre bağlı bir sistemden almak fikrî ve zihnî bir düşüşle izah edilebilecek bir keyfiyettir. İslam ne mutlak bir akılcılığa ne de mutlak bir ruhçuluğa itibar etmektedir. Akıl da Rabbimizin katından bir nimet ruh da Rabbimiz katından bize ulaşan bir nimettir. Bunların işlevlerini ve sınırlarını belirleyen de bunların sahibi ve var edicisi olan şanı yüce Rabbimizdir. Hikmet gereği aklın ve ruhun hayatiyeti vahye özgü bir sistematik içinde vahyin müdahale ve düzenlemesi altında var olacaktır.