Nazım ölmüş birden dünya paramparça olmuştu. Sanki zamanın kendisi de durmuş gibiydi. İnsanın içinde bir şey beyin mi yürek mi ruh mu olup bitene karşı çıkıyor reddediyordu inanmayı. En akıl almaz olanı da geride kalan yalnızlıktı Vera için.
Yurdunu Türkiye'yi görme isteği çılgınca bir tutkuydu Nazım'da. Düşlerinde oraya sayısız yolculuk yapmışlardı birlikte. İstanbul'u Ankara'yı Anadolu'yu tüm ülkeyi dolaşmışlardı. Böylece bu güzel ülke gizemli bir biçimde girmişti
Vera'nın yaşamına da akrabası olmuştu onun. Vera Tulyakova Ataol Behramoğlu'nun da belirttiği gibi nefis bir dille kaleme aldığı anılarını yayınlarken aklına sadece tek bir kuşku takılıyordu: Onun bu derece özel kişisel anıları o çok güzel o ışıl ışıl o tertemiz insanı. Nazım Hikmet'i birazcık olsun yansıtabilecek miydi?
Nasılsın Tulyakova ne alemlerdesin?
Saman sarısı saçlar nasılsınız?
Ne alemdesiniz mavi kirpikler?