"Sağ ve solun ötesine geçme gereğini savunanlar içinde yaşadığımız küreselleşen refleksif toplum tipinde ne muhafazakarlık ne de sosyalizmin yeterli çözümler sunabileceğini ileri sürerler. Kuşkusuz durum böyledir. Dahası politik pratikte sol ve sağ kategorilerinin giderek daha fazla bulanıklaştığı da doğrudur. Ama bizim görevimiz solu eskiliğini ilan etmek için değil demokratik mücadeleyi yeniden canlandırmak için yeniden tanımlamak olmalıdır. Sol demokratik politika açısından can alıcı iddialardan biri neoliberalizme bir alternatif oluşturmaya başlamaktır. Solun itibar edilebilir bir projesinin olmamasının nedeni neo-liberal söylemin günümüzde karşı çıkılmayan hegemonyasıyla açıklanabilmektedir. Paradoksal olarak (...) sol ideolojik anlamda hala ve tümden yenik durumdadır. Politika bir çatışma ve farklılık bağlamında birliğin yaratılmasını hedefler; 'onlar'ın belirlenmesiyle 'biz'in yaratılmasıyla ilgilidir daima. Demokratik politikanın yeniliği bu biz/onlar karşıtlığının üstesinden gelmek değil -bu olanaksızdır- ama onun oluşturulduğu farklı tarzdır. Can alıcı konu biz/onlar ayrımını çoğulcu demokrasiyle uyumlu bir şekilde yapmaktır. Etik olanla politik olanı uzlaştırmanın mümkün olduğu yanılsamasını bir kenara atmak ve politiğin etik tarafından sonu gelmez sorgulamasını kabul etmek; aslında demokratik paradoksu teslim etmenin tek yolu budur."