Söz varlığı deyince aklımıza ilk gelen şey kelimeler ve sözlüklerdir. Halbuki meseleyi daha derin olarak düşündüğümüzde söz varlığı kavramının içinde deyim atasözü mani bilmece gibi unsurların da yer aldığını görürüz. Bir dilin anlamlı kavramlarının başında kelimeler gelir. Dil içinde önemli bir yere sahip olan kelimelerin ses yapı ve anlam bakımından uzun bir gelişme ve değişme serüvenleri vardır. Kelimelerin kullanımları sürecinde geçirdikleri bu serüvenler yeni anlamların doğmasına ve değişik kavramların ortaya çıkmasına imkan hazırlamışlar ve dildeki gelişmeye büyük katkıda bulunmuşlardır. Kelimelerin doğurduğu bu unsurlar sözlü ve yazılı iletişimdeki etkili görevleri yanında dilde vazgeçilmez değerler konumuna da gelmişlerdir. Ayrıca kelimelerden koparılması mümkün olmayan yapı ve anlam yönüyle bir bütün durumundaki bu değerlerin birçoğu sözlüklerimizde de yer almışlardır. Sözlüklerin dillerin içinde eski-yeni yerli-yabancı bütün sültürel ürünlerini sergiledikleri satışa sundukları çok büyük mağazaları andırırlar. Bir başka söyleyişle bir dilin söz varlığı o dilin kültürünün bir aynasıdır. Öyleyse bir ülkede o ülkenin söz varlığını ortaya koyan en kapsamlı sözlüklerin hazırlanması şarttır. Bu sözlükler onlarca hatta yüzlerce yıllık çalışmalarla ve birikim ürünü olarak ortaya çıkabilmektedir.