Zifiri karanlık ve küf kokulu demirlerden oluşmuş sokağın içinde yalın ayaklarla bomboş düşüncelerde kaybolmuş bir durumda yürüyordum. Bir elimde ucundan kan damlayan sırtıma batırılmış bir bıçak bir elimde kalbime verilmiş umutlar.
Ben Melek! Hayalleri yetimhane köşelerinde yitirilen bir bebeğin masumluğunu taşıyan küçük bir kız çocuğu.
Ben Melek! Bedeni beyaz bir kelebeğin ömrünü taşıyan; genç bir kız.
19 yaşında yuva bildiğim yetimhaneden mecburen ayrılmak zorunda bırakıldım. Aile sıcaklığını bilmeyen ruhum bir arabanın önünde yerini sevginin sıcaklığına bırakmıştı. Ben melektim! Bir erkeğe kalbimi emanet etmiş benliğimi onun için feda etmiştim.
Karayel! Bir kıvılcım... Siyah renge bulanan adam. Ege Karayel! Ben onun cümleleriyle cennetin güzelliğinden kovulmuş düşmüş bir melektim.
"Benim düşmüş meleğim." diyerek beni seven bir adamla büyüyen bir çocuktum ben. Biraz acı çokça umut barındıran gri hikayem benim umudum aynı zamanda hayatımın dönüm noktası olmuştu.