Ordu'da Bülbül Deresi'nin kenarındaki bir evde doğmuş. Önceleri kuşları ağaçları ve balıkları kardeşleri sanıp bir süre onlara "abi" diye seslenmiş; karşılık alamayınca da yağmurlara sığınmış. Karıncalara şemsiye yapmakta ustalaşmış. Kışın Ordu'da yaz aylarında ise Alucra'da pul biriktirmiş. Bu sayede mahalle postacıları ile dostluğunu hayli ilerletmiş. Şiiri bir deniz fenerine benzetmiş. Işık saçan her şeyi değerli görmüş. Cebinde deniz kabukları saklamış. Kütüphaneleri ve kitapları çok sevmiş. Çocuklar için yazdığı şiir öykü ve denemeleri aslında kendisi için yazmış. Büyümüş okullar bitirmiş lakin çocukluk okulundan mezun olmayı bir türlü becerememiş. Kitaplar yazsa da ödüller alsa da bunları babasına söylemeye cesaret edememiş. Çünkü söylese de babası duyamayacak kadar uzaklardaymış.