Onu takip eden ölümden kaçmak için sığındığı LODOS gemisinde kaçamayacağı kadar büyük bir aşkın içine düştü Leyla. Önce korktu sonra güvendi. Önce masumluğuyla adını koyamadı sonra cesaretiyle dimdik aşkının yanında durdu ama sevdiği adamı koruması için susması gerektiğini biliyordu. Yine de aşk masallarının o naif duygusuna sığınmaktan vazgeçemiyordu.
"Önce kaderin sever sonra yüreğin."
Barut Reis ise yüreğini fırtınadan fırtınaya salan kızıl ateşin suskunluğu karşısında çaresizdi. Onu adalete teslim etmesi gerekirken yüreği sahip çıkmak için çırpındı. Çünkü Barut Reis'in bir düsturu vardı.
"Koruyamayacaksan sevmeyeceksin."
"Benim bir adım var" diye diklendi kadın.
"Ve?" deyip bunu hiç umursamadı adam.
"Ve bana adımla seslenmeni istiyorum."
Barut Reis o an kahkaha atabilirdi. Tek konu bu kalmıştı öyle mi?
"Sence benden bir şey isteyecek konumda mısın? Gemimde kaçak yakalandın bilmem farkında mısın? Üstelik seni her an denize atıp üstünden tam yol ileri devam edebilirim..."
"Olsun. En azından arkamdan dua ederken adımı söylemeniz lazım. Sonuçta kime dua ettiğiniz önemli."