Altan için o gün odasında başucunda beklemek kaderin son ilmeği olmalıydı. Anlındaki iki satırın ne kadar noktaları virgülleri varsa gözyaşıyla koyuyordu. İsminin yazılmış olduğu çekmecenin kenarından sarkan kâğıdı fark edip alakasız şekilde uzanırken ilk kelimesi ilişiyordu gözüne. Hayatın acımasızlığı işlenmişti satırlara. Nur'un Altan her bahçeyi düzenlediğinde söylediği sözler dökülmüştü satırlara.
"Ortancalarımıza iyi bak!
Ellerim satırlara dolaşıyor yazarken
Kelimeler kesiyor nefesimi
Gözyaşlarım mürekkebimden önce dökülüyor satırlara
Matem karası yüreğimi döktüğüm beyaz sayfaya.
Koca bir yük var omuzlarımda şimdi
Ağırlığımın milyon katı
Ağız dolusu küsüyorum her kim varsa.
Çaresizlik değil satırlarım
Çaresini bulmuş ki sitem edebiliyorum
Sevmelerimi urganda sallandırıyorum
Sevilmemi tebessümün şımartıyor.
Yanaklarımda al renkler
Boynuna sarılsam
Kollarımdan çekiniyorum
Okuyamamışım meğer yüreğimdeki seni.
Ruhumu teslim edeceğim urgan bile kızgın bakıyor
Gitmeleri anlamayacak kadar cahilim şimdi
Kalmalarım mükâfatında kayıp
En çok da sen kızma ne olur
Ölüm sessiz düşer bedene biliyorum.
Bu defa ikimiz de haberdarız birbirimizden.
En çok da sen affet beni...
Kardeşim Altan."