1920'de kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin son Genel Sekreteri olan Nabi Yağcı tarihine kendi mücadele pratiğine yansıyanlardan hareket ederek TKP-TBKP tarihine mikro-tarih anlayışıyla bakıyor ve buna uygun yeni bir anlatım tarzı seçiyor.
Bu kitabın temel tezi geçmişteki mücadele pratiklerini deneyime dönüştürerek bu deneyimin ışığında tarihe yeniden bakmak ve tarihi anlatmaktan çok onu yorumlamaktır. Bu gözle kendileri de içinde sol hareketin tarihine eleştirel bakan Nabi Yağcı geçmişe "biz neler yaptık" değil "biz neleri değiştirdik ya da değiştiremedik" sorusuyla yaklaşıyor. Bu soru Türkiye sol hareketinin demokrasi konusundaki sınav sorusu olmaktadır.
Bugün ülkemizde radikal demokratik bir muhalefetin olmayışının derin bir umutsuzluk yarattığını söyleyerek "12 Eylül faşist diktası koşullarında 1987'de yasallık için ülkeye döndüğümüzde de böylesi bir muhalefet yoktu. Bizim yasallık/özgürlük için mücadele pratiğimizin deneyimi en zor koşullarda bile toplumda radikal bir zihniyet değişikliği yaratmanın ve bu yolla radikal demokratik bir muhalefetin doğuşuna müdahale etmenin mümkün olduğunu gösteriyor" diyerek bugüne umutlu bir bakış getiriyor.
Kendilerini başarıya götüren muhalif ruhu şöyle tanımlıyor : "...O nedenle özgürlük bizim için soyut bir ide değil ekmek gibi su gibi bir ihtiyaçtı üstelik bireysel olarak her birimiz için ihtiyaç elinden ekmeği alınmış bir çocuğun açgözlü isteğiyle özgürlüğümüzü istedik. Tutkuyla istedik."