1994 yılında Avustralya'dan Türkiye'ye döndüğümde ilk kez Sülük tedavisini duydum. İnsanların kulaktan dolma bilgilerle bu tedaviyi evlerde steril olmayan ortamlarda hatta göl kenarlarında yaptıklarını gördüm. İlk Müslüman hekimlerden İbni-Sina bunu yüzyıllar önce hastalarına uygulamış öğrencilerine öğretmiş yani bu mucizevi tedavi yöntemi bu topraklarda ilk defa uygulanmış. Osmanlı döneminde padişahlar dahi bu tedaviye inanmış ve yararlanmış. Anadolu'da berberler erkeklere berber dükkanında sülükçü teyzeler hamamda kadınlara bu tedaviyi yıllarca uygulamışken halen bu tedavinin bu şekilde kötü şartlarda yapılmasına çok üzüldüm.
Bu sebeple bu ilmi gerçek manada öğrenmek ve açık hava hastanesine dönmüş ülkem insanlarına faydalı olmak için eğitim amacıyla Rusya'ya staj ve pratik yapma amacıyla Almanya'ya gittim. Döndükten sonra önce yakın akrabalardan başlayarak bu tedavinin yaygınlaşmasına katkıda bulundum. 2007 yılında Sağlık Bakanlığımız da tıbbi sülük tedavisinin (HİRUDOTERAPİ) yardımcı ve tamamlayıcı tıp olarak tüm Türkiye'de uygulanmasına izin verdi. Ben bu tedavi yönteminde yaptığım çalışmalar sonucu yurt içi ve yurt dışından aldığım davetler sonucu seminer ve konferanslar vermeye başladım. Ülkemiz tıbbi sülük (Hirudo medicanalis) açısından çok şanslı bir ülkedir. Dünyada en çok tıbbi sülüğün toplandığı ve ihraç edildiği ülke Türkiye'dir. Son yıllarda Karadeniz ve Akdeniz bölgesinde sülük çiftlikleri kurulmuş sülük temini kolaylaşmıştır. Ama ben insanlarımızın kendi başlarına bu tedaviyi yapmalarını uygun bulmuyorum. Mutlaka hastane veya kliniklerde uzmanlara yaptırmalarını öneriyorum.
İnsanlarımızın birazcık da olsa bilimsel açıdan bilgi sahibi olması için bu kitabı yazmayı uygun gördüm. Umarım faydalı olabilirim.
Bu da benim güzel ülkemin güzel insanlarına naçizane bir hediyem olsun.