Hâmidî-zâde Celîlî'nin Leylâ vü Mecnûn'u Türk edebiyatında yazılmış aşk konulu mesnevilerden birisidir.
Celîlî Husrev ü Şîrîn mesnevisini nazm ettikten bir yıl sonra ikinci mesnevisi olan Leylâ vü Mecnûn'unu Edirne'de H.919/M.1514 yılının Zilhicce/Ocak ayında tamamlamıştır. Şair makam veya maddi karşılık umarak önce Husrev ü Şîrîn'ini daha sonra Leylâ vü Mecnûn'unu Yavuz Sultan Selim Han'a arz etmiş; ancak padişahtan ilgiyi görememiştir.
Celîlî "Penc Genc"e el atmak isteğiyle Husrev ü Şîrîn mesnevisini nazm ettikten bir yıl sonra ikinci mesnevisi olan Leylâ vü Mecnûn'unu H.919 / M.1514 yılının Zilhicce/Ocak ayında tamamlamıştır
"İslâmî edebiyatın en tanınmış ve sevilmiş hikâyelerinden olan Leylâ vü Mecnûn esasen Arap kaynaklarına dayanır. Çöl hayatı içinde doğmuş bir aşk hikâyesi görünümündeki bu eser Fars ve Türk edebiyatlarında da işlenmiştir. İlk defa Nizamî tarafından mesnevi nazım şekliyle kaleme alınan bu hikâye Türk şairleri tarafından da çok sevilmiş ve ona nazireler yazılmıştır. Celîlî Leylâ vü Mecnûn'unu yazarken esas olarak Nizamî'yi örnek almış ama Hatifî'den de faydalanmıştır. Onda Husrev ile Câmî'nin yanı sıra Türk şairlerinden Ali Şir Nevâyî'nin de etkisi görülür."
Celîlî'nin Leylâ vü Mecnûn'u XVI. yüzyılda hamse geleneğine uyularak yazılan ve karşılaştırmalara imkân veren önemli bir mesnevi olmasının yanı sıra roman tekniği dil ve anlatımı açısından da sağlam kuruluşlu güzel bir eserdir.