II. Mahmud dönemi Şeyhülislamlarından Yasincizade Abdülvehhab Efendi İran'a sefir tayin edilip yola çıktığında maiyyetinde Bozoklu Osman Şakir nâm bir mütercim de vardı. Osman Şakir Efendi sadece Farsça mütercimliği vazifesiyle kafileye dâhil olmamış aynı zamanda Üsküdar'dan hareket eden heyetin İran'a kadar olan güzergâhını da resimlemiştir. 19 Ekim 1810 tarihinde İstanbul'dan Tahran'a yapılan yolculuğun anlatıldığı konaklanan kasaba ve şehirlerin resmedildiği Sefaretnâme'de 31 adet resim yer almıştır. Bu suluboya resimler Osmanlı klasik resim çizgisinin son numuneleri olarak dikkati çekmektedir. Bozoklu eserini anlatırken verdiği malumatın gerçeğe aykırı düşmeyeceğini eserin güzel bir yazı ve resimlerle desteklenerek yazıldığını ifade ettikten sonra bu esere nazar edenlerin estetik bir haz duymalarını arzuladığını da dile getirir.
Bu eser artık klasik anlamda minyatür sanatının terkedildiği akabinde batılı eğitim usulünü hayata geçirecek mektepler eliyle resmin Osmanlı gençleri arasında itibar göreceği Avrupa şehirlerine gönderilen talebelerin çağdaş batılı ressamları tanıyacağı yılların hemen öncesinde kaleme alınmıştır. Medrese tahsili almış dinî ve beşerî ilimlerde terbiye görmüş Bozoklu Osman Şakir'in resme dair bir hassasiyete sahip olduğu aşikâr ancak fırçasından çıkan resimler ne minyatürün çizgilerini külliyen muhafaza ediyor ne de batılı gerçekçi resme hizmet ediyor. Hem klasik Türk nakşını hem de yeni teknikleri bir arada gösteriyor. Bu eserde Bozoklu'nun resimlerinin iyi anlaşılabilmesi için Osmanlı resim geleneğinin ilk devirlerine ait yolculuğumuz Yakup Öztürk'ün incelemesiyle başlamakta ardından da Bozoklu'nun metninin çeviriyazısı ve tıpkıbasımı yer almaktadır. Eserin inceleme kısmında Fatih'in İtalyan ressam Bellini'ye portresini yaptırması milat kabul edilmiş 1914 Kuşağı'na kadar bu süreç getirilmiştir.