Yâr! Gidiyorum yâr! Ama kaçmıyorum. Başkasına gitmiyorum. Üzülmene kıyamadığım kelebek tenine değen kanadını kıran olur korkusundan gidiyorum. Uzak değil gittiğim yer. Biliyorum gelip bulacaksın beni. Biliyorum Tanrı bekletmeyecek beni. Biliyorum kıracağım bu gidişimle seni. Gül tenin incinip gül dalın kırılacak. Ama üzülme yâr. Düşünsene dünyada kime yazıldı böyle aşk. İçimi bilenin içini bilmek kime yazıldı?
Gökyüzünün şâhitliğinde sevdik biz Tanrı böyle istedi. Öylesine çıkmadık birbirimizin yoluna. Yol ki ona revan olan bilir onun hâlini.
Korkma gidişim ürkütmesin seni. Kaçış ve korku değil bu. Tam aksi benim erkekçe duruşum bu. Sana verdiğim söz var içinde bu gidişin. Bir kıyış bir kayboluş değil aksine varoluş bu hakikatin özüne yürüyüş olacak benim için. Diyecekler ki haklı. Yahut neden böyle yaptı kaçtı. Kaçmak yakışmadı. Desinler. Kaçmak değil bu. Canının içindeki cana canımıza hürmet bu bilesin. Ömrüm boyunca içime düşen senden başkası değil ki bu nasıl bir yıldırımdı bilemedim. Öyle sevmiş ki Tanrım bizi yolumuzu birledi...